Tapınak Şövalyeleri I
Selamun Aleyküm saygıdeğer arkadaşlar.
Bu gün sizi kötülüğün başlangıç noktasına götüreceğim. Ve buradan sonra devam eden olaylar silsilesi birbiriyle bağlantılı olarak gelişecek. Bu yüzden şu saatten sonraki yazacaklarımı dikkatle takip etmenizi ve hiçbir olayı kaçırmamanızı tavsiye ederim. Bütün olayları en üst noktadan görebilmek ve göz perdelerinizin açılmasını istiyorsanız bunları kaçırmayın. Çünkü ilk başlarda kafanız karışacak ancak sonradan taşlar yerine oturmaya başlayacak.
Bir dakika bir sigara yakayım.
Sizde yakın gençler.
Alın verin ekonomiye can verin hesabı.
Neyse konuya dönüyoruz.
Tapınak şövalyeleri konusunu üçe ayırdım gençler.
-Kuruluş ve örgütlenme dönemi
-Gelişim dönemi
-Gizlenme dönemi
Bugün size ''Kuruluş ve örgütlenme'' devrini olabildiğince sadeleştirerek anlatmaya çalışacağım.
Ve ilerleyen zamanda da ''Gelişim dönemi'' ve ''Gizlenme dönemleri''ni ayrı ayrı yazılar halinde anlatacağım.
Çünkü bütün dönemlerini bir anda anlatırsam devreleriniz yanabilir.
Ciddiyim...
Kim lan bu Tapınak Şövalyeleri ?
Amaçları nelerdir ?
Ne zaman ortaya çıktılar ?
Günümüzde de etkinliği devam ediyor mu ?
Öncelikle kısaca özet geçelim.
Tapınakçıların tarihi haçlı seferleri zamanına dayanır gençler.
Hristiyanlık uğruna savaşmaya and içmiş bir tarikat olarak kurulmuşlardır. Bir nevi hristiyanlığın koruyucuları yani... Ancak daha sonra Hristiyanlıktan uzaklaşmışlardır.
Kudüs ve Kutsal Topraklar'a düzenlenen Haçlı seferleri sonucunda Hz. Süleyman'ın büyük hazinesini ve büyü kitabı olan ''Kabbala''yı bulmuşlardır. Bundan dolayı zamanla sapkın öğretilere kapılmışlardır. Hazineleri avrupaya taşıyıp maddi düzene dayalı kapitalist bir düzen kurmuşlardır. Bundan dolayı kilise ile ters düşmüşlerdir.
Halk avrupada tarikatın kötü yönlerini sonradan sonraya duymaya başlamıştır ve söylentiler başlamıştır.
Tapınakçılar hakkındaki söylentiler sonucunda tarikat Fransa kralı ve Papa'nın ortak kararıyla dağıtılmıştır birçoğu tutuklanmıştır.
Yıllar süren sorgulamalar sonucunda tarikatın gerçekten sapkın inançları olduğu, bugünkü satanizm gibi akımlara kapılarak benzer kara büyü ayinleri yaptıkları ortaya çıkmış ve tarikat tamamen yasaklanmıştır.
Tutuklamalar sonucunda kaçan tarikat üyeleri yeraltına gizlenerek yıllar boyu varlığını gizli bir şekilde devam ettirmiştir ve daha sonra ortaya ''Masonluk'' adı altında çıkacaklardır. (Masonluğu ilerleyen yazılarda ayrı olarak anlatacağım)
Yani adamlar Hristiyanlık ayağına Avrupa'nın içinden geçmiştir beyler.
Devam edelim;
Haçlı seferleri her ne kadar Hristiyanlık inancının bir ürünü olarak bilinse de aslında temeli maddi çıkarlara dayanan savaşlardır gençler. Avrupanın sefalet içinde yaşadığı bir dönemde doğunun zenginlikleri kiliseyi cezbetmiştir. Ve kilise buna dini bir görünüm katarak ''Haçlı zihniyetini'' ortaya çıkarmıştır.
Ve Tapınak Şövalyeleri de bu savaşta yer almışlardır.
Ancak isimlerinin ''Tapınak Şövalyeleri'' daha doğrusu tam adıyla ''İsa'nın ve Süleyman Tapınağının Yoksul Şövalyeleri'' olarak anılmaları haçlıların Kudüs'ü ele geçirmesinden sonra olmuştur.
Tarikat resmi olarak 9 şövalye tarafından Kudüs'te kurulmuştur.
Konstantinopol patriğinin önünde Hristiyanlık koruyucusu olacaklarına adına yemin ettiler. Ancak daha sonra Hristiyanlıktan uzaklaşıp amaçları değişmişti..
Tapınakçılar Kudüs'te kaldıkları süre boyunca hristiyanlıktan uzaklaştı.
Sapkın öğretilere kapıldılar.
Zenginlik ve güç peşine düştüler.
Hz. Süleyman'ın hazinesinin peşine düştüler.
Bu arada dönemin korku imparatorluğu olan ''Haşhaşiler''le irtibat kurdular ve daha tehlikeli bir tarikat olmaya başladılar.
Bu arada dönemin korku imparatorluğu olan ''Haşhaşiler''le irtibat kurdular ve daha tehlikeli bir tarikat olmaya başladılar.
Amblemlerini, kuruluştan belli bir zaman sonra oluşturmuşlardır. Bu amblemde bir at üzerine binmiş iki şövalye vardır. Onlara göre bu şövalyeler kardeşliği ve insanlığı simgeler. Ancak gerçek farklıdır. Bu onların putperest kökenli sapkın inançlarının bir eseri olan eşcinselliği çağrıştıran bir semboldür ve gerçek anlamı budur.
Tapınak şövalyeleri beyaz bir zemin üzerine kırmızı haçtan yapılmış kıyafetler giyerlerdi ve bu kıyafetler sayesinde her yerde tanınır ve bilinirlerdi.
Genelde kirli gezer ve pis kokarlardı. Yıkanmak onlara göre suç sayılırdı. Çünkü Kudüste kuruluşundan bu yana giderek hristiyanlıktan uzaklaşmışlar ve sapkın inançlara kapılmışlardı. Bunların hepsi, bu sapkın inançların bir eseriydi.
Daha sonra şövalye dostlarımız dönemin kudüs kralının karşısına çıktılar.
''Kudüs'e avrupadan gelen Hristiyan hacıların canlarını ve mallarını biz koruyalım'' dediler.
Kral tapınakçıların büyük üstadını yakından tanıdığı için onlara destek verdi.
Bununla da kalmayıp tapınakçılara Süleyman Tapınağı'nın yer aldığı bölgeyi tahsis etti. (Mescid-i Aksa'yı da kapsayan bölge)
Bu vesileyle Selahattin Eyyübi'nin Kudüs'ü almasına kadar geçen 70 yıl boyunca ''Tapınak Tepesi'' tapınakçıların merkezi oldu.
''Peki niye Tapınağın olduğu yer lan ? Kudüste başka yer yok muydu?'' dediğini duyar gibiyim.
Haklısın kardeşim.
Burayı tercih etmeleri rastgele değil bilinçli bir tercihti.
Çünkü bu tapınak Hz. Süleyman'ın gücünün bir simgesiydi.
Hz. Süleyman sarayının harabelerini araştırmak için eşşiz bir fırsaatı bu.
Hazineyi bulmak için...
Tapınak Şövalyelerinin görünen amacına baktığımızda Kutsal Toprakların ve Hristiyan Hacıların güvenliğini sağlamaktı.
Ancak söylediğim gibi gerçek amaçları değişmeye başlamıştı bile.
Hristiyanlıktan nerdeyse kopmuşlardı.
İstedikleri şey değişmişti.
Zenginlik ve güç...
Derken tapınakçılar harabeleri araştırmaya başladılar. Gizliden gizliye kazı çalışmalarını yürüttüler.
Amaçları ünlü Hz. Süleyman hazinesini bulmaktı...
Araştırmalar sonucunda hazineyi buldular. Ancak daha değerli bir şey daha buldular...Kabbala.
''Kabbala nedir lan ?''sorusunu hemen cevaplayayım.
Kabbala, kökeni eski mısıra dayanan büyüler geleneğinin adıdır.
Putperest kökenli bir öğretidir.
Yani tapınakçı arkadaşlarımız altın ve mücevherlerin yanında büyü kitapları buldular.
Yani Hz. Süleyman'ın zamanında yasakladığı ve toplattığı büyü kitapları...
Bu büyü kitaplarının içeriğine genel olarak kabbala denir.
Eski mısırdan bu yana ''Kara Büyü'' ve diğer şeyi içerisinde barındırır...
Kabbala eski mısırda doğmuş, ordan Yahudilere geçmiş ve en sonunda Tapınakçılara geçmiş bir öğretidir. Büyüler sistemidir...
Tapınakçıların Hristiyanlıktan tam olarak uzaklaşmaları ''Kabbala''yı bulmalarıyla olmuştur.
Tapınakçıların Hristiyanlıktan tam olarak uzaklaşmaları ''Kabbala''yı bulmalarıyla olmuştur.
''Büyük hazine'' gibi filmler işte bu yüzden yapılmıştır.
Orada sadece altın olduğunu, büyü kitabı falan olmadığını sizin bilicinize yerleştirmek için.
Tapınakçılar en büyük güç kaynağının açığa çıkmasını hiçbir zaman istemez.
Halbuki film'de hiçbir şekilde kabala'dan ve Büyü kaynaklarından bahsetmiyor.
Yani size şunu diyor film ; ''Orada bir zamanlar sadece altın vardı. Ve birileri bu altınları bulup zengin oldu. Yandı bitti kül oldu''
Filmin ikinci serisinde ''Sırlar kitabı'' diyor ama bu birkaç eski belgeden ibaret.
Güzel taktik :) İşini biliyor adamlar.
Bu ve buna benzer filmler tamamen şimdiki tapınakçıların sizin üzerinizde oynadıkları zihin oyunlarıdır.
Garibim Nicolas Cage'de iyi oynamıştı ama.
♦♦♦
Biliyorum kafan karışmaya başladı.
Bende de öyle olmuştu.
Ve ben aynı satırı otuz kere tekrar ettiğimi bilirim anlamak için.
Biraz kafa yor kardeşim.
Anlamaya çalış.
Çünkü şu anki bütün bu kötü sistemin temeli bu o*pu c*cuklarina dayanır.
Tapınakçılar....
♦♦♦
Zenginleşmiş olan tarikat kısa süre içinde yeni katılımlarla hızla büyümeye başlar.
Hazinelerin büyük çoğunluğu avrupaya taşınmıştır.
Ve Tarikat nihayet 1128 yılında Troyes Konseyinde Papa tarafından ''Resmen'' tanınır.
Tarikatın papalık tarafından tanınmasıyla birlikte daha da hızlı büyüme devri başlar.
Tarikatın gizemli havası pek çok avrupalı ''Asil'in ilgisini çeker.
Papalık tarafından tanınmasıyla diğer avruparlı krallardan ve baronlardan bağışlar, hediyeler Tapınakçıların kapısına düzenli olarak ulaşıyordu.
Ün kazanmışlardı...
Ve bizim 9 şövalyeden oluşan sevgili tarikatımız avrupada büyüyerek kocaman bir ''Tapınakçı şirketine'' dönüştü. Onbinlerce çalışanı olan...
Diğer dini tarikatlara tanınmayan imtiyazlar elde ettiler.
E nede olsa Hristiyanlığın Koruyucusuydu. Değil mi ?
E papalık da tanımıştı. Daha ne istersin...
Tam bir özerklik kazanmışlardı.
Krallara, imparatorlara yada piskoposlara karşı sorumlu değilllerdi.
Yanlızca Papa'ya karşı sorumlulukları vardı
Zenginlikleri günden güne artıyordu...
♦♦♦
Tapınakçıların avrupada ''Gelişme Dönemini'' bir sonraki yazımda anlatacağım.
Sizi çok sıkmak ve kafanızı karıştırmak istemiyorum gençler.
Bu yüzden konuyu üçe ayırdım.
Kendinize iyi bakın ve okuyun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder